Sifiliz Nedir ?

Sifiliz, Treponema pallidum adı verilen bir bakteri tarafından oluşturulan bir hastalıktır. Her türlü hastalığı taklit edebilen bulguları nedeni ile bazen teşhis çok zor olabilir. Eskiden çok sık olan bu hastalık, yakın geçmişte çok azalmıştı. Ancak bazı antibiyotiklere dirençli tiplerin meydana çıkması ve cinsel özgürlük nedeni ile yeniden artış görülmektedir. Amerikada her yıl 36 bin yeni vaka rapor edilmektedir. Genellikle ilk görülme yaşı cinsel partner sayısının fazla olma ihtimalinin yüksek olduğu 20-40 arasıdır. Anneden bulaşma sonucu yenidoğan döneminde görülen sifilizde de artma saptanmıştır. Yılda 400 yeni vaka rapor edilmektedir. Türkiye de sağlıklı bir istatistik olmamakla birlikte görülme sıklığınin çok daha az olduğunu tahmin edilmektedir.

Nasıl bulaşır?

Sifiliz yarası ile direkt temas ile bulaşır. Yaralar genellikle cinsel bölgede vagina, anüs veya kalın barsak son kısmında görülür. Daha nadiren dudak ve ağız içinde de olur. Bulaşma vaginal, anal veya oral seks ile olur. Gebe kadında sifiliz olması durumunda bebeğe anne karnında iken veya yenidoğan döneminde bulaşabilir. Tuvalet oturakları, yüzme havuzu, elbise paylaşımı gibi durumlarda bulaşma olmaz. Hemen tamamen cinsel temas ile bulaşma olur. Ancak penis – vagina ilişkisi olmadan da bulaşma olabilir (Öpüşme, cilt çatlaklarından temas ile) Sifiliz ilk primer lezyonu oluşturduktan sonra yıllarca bulgu vermeden kalır. Ancak yaralar geçtikten sonra bulaştırıcı değildir. Ancak bu yaraların küçük ve zor farkedilir olduğu durumlarda bulaşma devam eder.

Primer safha:

Şankr denilen tek bir yara ile görülür. Bazen birden fazla yara da olabilir. Enfeksiyonun vucuda girmesi ile semptomların görülmesi arasında 10-90 gün süre olabilir. Şankr resimde de görüldüğü gibi genelde sert, küçük, yuvarlak, ağrısız ve çökük bir yara tarzındadır. Ağrısız olması özellikle herpes lezyonundan ayrımını sağlar. Tam bakterinin vucuda girdiği noktada oluşur. Genel olarak 3-6 hafta devam eder ve tedavi edilmezse bile kendiliğinden geçer. Tedavi edilmediği durumlarda büyük olasılıkla ikinci safhaya geçer.

Sekonder safha:

Cilt döküntüleri ve müköz membran (ağız, ) lezyonları olur. Bu döküntüler şankrın iyileşmeye başladığı dönemde olabildiği gibi, haftalar sonra da çıkabilir. Bu nedenle özellikle şankr farkedilmeden geçmiş ise tanı koymak zor olabilir. Kırmızı, kahverengi döküntüler halinde en çok el ayası, ayak tabanında görülür. Bazen çok soluktur ve bu dönem de farkedilmeden geçebilir ve hasta yıllar sonra üçüncü safhaya geçebilir. Döküntü dışında ateş, lenf bezlerinde büyüme, başağrısı, halsizlik, adele ağrıları, nedensiz kilo kaybı olabilir.

Tersiyer veya geç safha

Primer ve sekonder lezyonlar kaybolduktan sonra oluşur. Tedavi edilmeyen kişilerde hiç bulgu olmasa bile vucutta sifiliz mikrobu vardır. Bu son devre yıllar boyu sürebilir ve kişide bazen çok az bulgu verir. Çoğu zaman tuttuğu organa göre semptomlar oluşturur ve özellikle bu devrede her türlü hastalığı taklit edebilir. İlk devre sifiliz tedavi edilmeyen kişilerin %15 kadarında hastalık bu evreye kadar ilerler. İlk evreden 15-20 yıl sonra bu evre bulgu vermeye başlar. Beyin, sinirler, göz, kalp, karaciğer, eklemler ve her türlü organ tutulabilir. Felç, uyuşukluk, demans-bunama, psikolojik görünümlü rahatsızlıklar (organik beyin sendromu), eklem ağrıları ve şişlikler gibi pekçok bulgusu olabilir. Bunlar birlikte veya izole de olabilir. Gebelik sırasında sifiliz mikrobu taşıyan bir kadından bebeğine hastalık geçebilir. Bebek anne karnında enfekte olup, daha anne karnında ölebilir veya hemen doğum sonrasında kısa süre sonra hayatını kaybedebilir. Bebek tamamen sağlam doğabilir, ancak tedavi edilmezse birkaç hafta içinde şiddetli enfeksiyon bulguları olabilir. Konjenital sifiliz denilen bu durum gözden kaçar ve tedavi edilmezse bebekte kalıcı hasarlar bırakabilir. İtalya’da yapılan 19 bin doğumu içeren bir çalışmada gebe kadınların %0,44 ünde sifilize rastlandı. Bu oran doğu Avrupa ve orta Afrika göçmenlerinde 10 misli daha fazla bulundu. Illinois eyaletinde yasal olarak her gebe ilk kontrolünde ve 3. trimesterde olmak üzere iki kez sifiliz testi yaptırmak zorundadır. Gene doğumda bebek ölümü veya ölü doğum durumunda da sifiliz testi istenmektedir. Bu tür taramalar toplumda özellikle konjenital sifilizi azaltmak açısından çok önemlidir.

Teşhis

Teşhis hastalığın dönemine göre farklı metodlarla konulabilir. İlk devrede şankr dan alınan materyal karanlık alan mikroskopunda incelenerek bakteri görülebilir. Kan testi de tanı için faydalıdır. Enfeksiyondan kısa süre sonra vücudda sifilize karşı antikor oluşmaya başlar. Yüksek riskli durumlarda tüm gebeler sifiliz yönünden araştırılmalıdırlar. VDRL testi denilen bu test kolay ve ekonomiktir. Sifiliz şankr olan kişilerde HIV (AIDS) enfeksiyonu bulaşması daha kolay olur. Bulaşma riskinin 2-5 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Tedavi

Eğer hastalık bir yıldan yeni ise tek bir penisilin enjeksiyonu tedavi için yeterlidir. Daha uzun süredir sifilizi olan kişilerde ilave dozlar gerekir. Penisiline allerji olması durumunda başka antibiyotikler de kullanılır. Genel olarak ve toplumun şansına sifiliz pekçok antibiyotiğe karşı dirençsizdir ve bazen başka bir enfeksiyonun tedavisi sırasında farkına varılmadan da tedavi edilebilir. Sifiliz tedavi edilebilir, ancak zaten özellikle üçüncü devrede ise bazı hasarlar oluşturmuş ise bunların geri dönüşü çoğu zaman olmaz. Bulaştırıcılık açısından lezyonlar geçmeden cinsel ilişkiye girilmemesi çok önemlidir. Vücudda antikor cevabı oluşturmasına rağmen sifiliz yeniden hastalanmayı engellemez. Sifiliz şankrı bazen vagen içinde ve hatta kalınbarsak son kısmında olabilir ve partnerin görmesi mümkün olmaz. Bu nedenle riskli kişiler (seks işçileri başta olmak üzere) zaman zaman test yaptırıp hastalık açısından kontrol edilmelidirler.

Korunma

Tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi bunda da tek eşlilik ve korunmalı cinsel ilişki, kondom kullanılması koruyucudur. Alkol ve uyuşturucu kullanılmasının direkt koruyucu etkisi yoktur, ancak bu alışkanlıkları olan kişilerin ilaç etkisinde iken riskli cinsel ilişkilere açık olması hastalık riskini arttırmaktadır. Bazı kondomlar sperm öldürücü olan (Nonoxynol-9) bir ilaç ile kaplanırlar ve ekstra koruma sağlarlar. Bazı cinsel yolla geçen virus ve bakterilerden de koruduğuna dair inanç doğru değildir. Özellikle sifiliz bu tür kondomlarla veya cinsel ilişkiden hemen sonra yıkanma ve temizlenme gibi aktivitelerle korunulması güç bir hastalıktır. Korunmasız bir ilişkiden sonra sizde veya partnerinizde oluşabilecek, akıntı, yara, kızartı gibi durumlarda cinsel ilişkiden kaçınmanızı ve bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı tavsiye ederiz.